Bağlanma ihtiyacı neden ortaya çıkar? İnsanlar yaşama gözlerini açtıklarından, yaşamlarının sonuna kadar bağlanma ihtiyacıyla yaşarlar. Peki bizleri bağlanma ihtiyacına iten sebepler nelerdir? Kişiyi bağlanmaya iten en önemli sebep ruhen tatminsizliktir. Hayata ilk bağlılık anneyle başlar. Eğer anneyle yeterli fizyolojik ya da psikolojik bağlılık sağlanmazsa yaşanılamayan bu duygu boşluk halini alır ve bağımlılıkla doldurulmaya çalışılır. Günümüzde içinde “güven” barındırmayan ilişkiler kuran çok sayıda insan var. Temeli güvensiz bağlanma, iki kişi arasındaki bağa korkunun bulaştığı bir ilişki stilidir. Bağlanma stilleri nereden gelir? Gözlerinizi hayata açtığınız andan itibaren yanınızda bulunan size yakınlığı olan ebeveynlerinizden gelmektedir ve bu doğrultuda ebeveynleriniz hassas, ihtiyaç duyduğunuzda yanınızda ve duyarlı insanlarsa, güvenli bir bağlanma stiliniz olur. Duyarlılıkları değişkenlik gösterdiyse kaygılı bir bağlanma geliştirirsiniz. Uzak, sert ve duyarsız bir tavır takınmışlarsa kaçıngan bir bağlanma stiliniz olur. Genlerimizin ve yaşam deneyimlerimizin de dahil olduğu diğer etkenlerin de rolü var. Bugün ki bağlanma stilimiz dünümüzde bizi yetiştiren insanlarla doğrudan bağlantılıdır. İstismar edilen, terk edilen veya duygusal olarak uzak anne babaları olan çocuklar sağlıklı ilişki kurma sorunları yaşayarak büyüyebilirler. Ebeveynleri tarafından terk edilip yakın bir akrabasına gönderilen çocuk, yetişkin olduğunda bir partnerin kalıcılığına güvenme ve inanma konusunda sorunlar yaşadığını keşfedebilir. Unutmayalım ki bağlanma sorunu olan yetişkinler, bağlanma sorunu olan yetişkinler yetiştirme riskine sahiptir. Bağlanma stilleri nelerdir? Araştırmalar yetişkinlik dönemimizde, çocukluğumuzdakine paralel üç ana “bağlanma” stili olduğunu ortaya koyar; Bunlar; güvenli, kaygılı ve kaçıngan olarak ifade edilir ve basitçe; Güvenli insanlar yakınlık konusunda rahattır, çoğunlukla sevecen ve sevgi doludur. Kaygılı insanlar yakınlık ihtiyacındadır, kafaları çoğunlukla ilişkileriyle meşguldür ve partnerinin sevgisine karşılık verip veremeyeceği konusunda endişe duyma eğilimindedir. Kaçıngan insanlar yakınlığı özgürlüğün kaybedilmesiyle eş tutar ve sürekli asgari düzeyde tutma çabasındadır. Bağlanma stillerini detaylı inceleyecek olursak; Güvenli Bağlanma Güvenli bağlanma ilişki biçimine sahip olan kişi bağlandıkları kişilerin tehdit anında etkili ve güvenilir olacağı inancına göre davranış sergiler. Son yıllarda yapılan araştırmalara göre toplumun yaklaşık %55’inde bu tür bağlanma biçimi görülebilir. Güvenli bağlanma stiline sahip kişiler ilişkilerinde ruhsal ve duygusal olarak daha yüksek bir duygu doyumuna ulaşabilirler. Bu tarz bağlanma stiline sahip bireyler diğer bağlanma stiline sahip bireylerle olan ilişkilerinde tampon görevi görüp ilişkinin dinamiğini belirleyebilmektedir. Kaygılı Bağlanma Baruch Spinoza der ki; “Mutluluğumuz ya da mutsuzluğumuz sevgiyle bağlandığımız nesnenin niteliğine bağlıdır yalnızca” Yani biriyle ilişkiye başlamak büyük risk, mutluluğunuz ona bağlı! Bu söz kaygılı bağlanma stiline sahip bireyler için doğru bir ifade içeriyor. Çünkü stilinizi bilmeden bu stile sahip bağlanma sonunda acı getirebilir. Kaygılı bağlanma stiline sahip insanlar ilişkide oldukları partnerlerinin duygusal ifade değişimlerine bağlı tetikte yaşamaktadırlar. Ve birçok insandan daha tetikte oldukları için duygusal değişimdeki ipuçlarını doğru okuyabilirler. Fakat tavırları ve gözlemleri çoğu zaman aceleci olduğu için duygu durum değişikliklerinde yanılabilir erken bir yargıya varabilirler. Kaygılı bağlanma stiline sahip bireyler diğer stillere sahip insanlardan daha çabuk harekete geçer, çok fazla detay fark eder ve partnerlerinin beden dilindeki olumsuz mesajları çabuk hissederler. Bu farkındalığın ardından tek amaçları tekrar partnerleriyle aynı yakınlığı kurmak olmaktadır. Bu yakınlık sağlanana kadar sürekli tedirgin ve gündelik yaşamdan uzaklaşma eğilimiyle hareket edebilirler. Partnerleri doğru mesajı verdiğinde ise normal ve sakin benliklerine dönerler. Kaçıngan Bağlanma Kaçıngan bağlanma stiline sahip bireyler ise deyim yerindeyse yalnız yolculardır. Kendi kendilerine yettikleri ve bağımlı olmayı küçümser bir tavır içinde oldukları gözlemlenebilmektedir. Partnerleriyle aralarına mesafe koymaya ve kendi alanlarını yaratmaya çalışırlar. Bu bireyler duygularını ifade etmek yerine bastırma eğilimindedirler. Birine ihtiyaç duymayı küçümseyen insanlar ilişkilerin devamlılığını hapis hayatı olarak nitelendirebilmektedir. Yine de yapılan araştırmalara göre ne kadar kendilerini özgür ifade etseler de ayrılık teorisinde savunmasız kaldıkları gözlemlenebilmektedir. Neticede bağlanma evrensel bir ihtiyaçtır. İlişki içerisinde bile derin yalnızlık çekebilen bu insanlar duygu durumlarını pek dışarı vurmazlar. Dolayısıyla böyle biriyle birlikteyseniz sevilmediğiniz hissine kapılabilirsiniz. Ama bu durumun sevgiden çok savunma mekanizmasından kaynaklandığını göz ardı etmemek gerekmektedir. Bağlanma stilleri tarihine baktığımızda ilk olarak Mary Ainsworth tarafından keşfedilmiş olduğunu görürüz. Bağlanma teorisinin kurucusu John Bowlby’le de çalışmış olan Ainsworth bu alana en önemli katkılarda bulunan kişilerden biridir. Bağlanmadaki ana fikir iki kişinin birlikte olduğunda birbirlerinin fiziksel ve duygusal sağlığını düzenlemeleridir. Sonuç olarak bağlanma şekilleri; bireylerin yaşamları boyunca, benlik algılarında partner seçimlerinde, aile ilişkilerinde ve ebeveyn olma biçimlerinde en etken şekil alma biçimidir. Dolayısıyla ailelerin bilinçlendirilmesi onlara bu konuda eğitim ve danışmanlık hizmetleri verilmesi büyük önem taşımaktadır. Kaynakça Bağlanma Aşkı Bulmanın ve Korumanın Bilimsel Yolları Amir Levine & Rachel Heller Uzman Klinik Psikolog Nilgün Hasan Dereköy Kategori: İlişkiler Geri Dön