İlişkilerde Güven Duygusu Kazanmak "Hiç kimseye güvenmiyorum" ifadesinin ardındaki gerçek anlam. Hiç kimse, sizi gerçek anlamda anlamıyor mu? Anlamlı ilişkiler ve yakın bağlar kurmak istiyorsunuz ancak güven duygusu size engel mi oluyor? İyi haber şu ki, yaşamınız böyle olmak zorunda değil. Kötü haber ise, başkalarıyla olan bu sorununuz, aslında onlar hakkında değil. Kendi yolunuza kendiniz taş koyuyor olabilirsiniz. Güven, ilişkilerin temelidir İlişkiler güvene dayanır. Başkalarına güvenmediğinizde, kendinizi insanlardan, anlamlı ilişkilerden ve gerçek bir yaşamdan mahrum bırakırsınız. Belki, birisinin size yakınlaşmasına izin vermenin doğal zorluğunu yaşıyorsunuz. Belki de bir zamanlar, umutlarınızı, hayallerinizi ve şeytanlarınızı başkalarıyla paylaşırken kendinizi güvende hissederdiniz, ancak artık öyle hissetmiyorsunuz. Çoğumuzun birilerine karşı gardımızı düşürdükten sonra ağzı yanmıştır. Bazılarımız, bu olumsuz deneyim(ler)le hareket etmeye devam ederek baş eder ve iyileşir. Bazılarımız ise, tam tersi yönde, çok yakın bağlar kurabileceğimiz kişilere ve/veya ilişkilere göz ucuyla bile bakmadan es geçeriz. Kendinize veya bir başkasına şunları söylediniz mi hiç? “Birine nasıl güvenebilirim?” “Güvende olup olmadığımı nasıl bileceğim?” “Bir kez güvendim ve canım yandı, ikincisi ahmaklık olur.” “Sadece ailene güven.” Güvenmek neden sizin için zor? Mantıksız görünse de, gerçekte “kimseye güvenmiyorum” demek, “kendime güvenmiyorum” anlamına gelir. Toplumda az bilinen gerçek; istenmeyen duyguları hissetmekten kaçınmanın bir yolunun, onları “yansıtmalı özdeşleştirme” yoluyla bir başkasına aktarmaktır. Başka bir deyişle, eğer birisi, bir başkası hakkında sürekli konuşuyorsa, gerçekte, o kişi kendisi hakkında, yani kendi acıları/ıstırapları hakkında konuşuyordur. Projeksiyon(yansıtma), içimizdeki bir şeyi başkasına atfetmenin bilinçdışı eylemidir. Çoğu zaman, yansıtmakta olduğumuz şey istenmeyen bir duygu ya da özelliktir. Bir başkasına, sevilmeyen, samimiyetsiz ya da “sizi anlamayan” vb. etiketler koyarken, aslında bu istenmeyen özellikleri kendiniz için hissetmekten kaçınıyorsunuz demektir. Örneğin, kişi kendini sevilmez hissediyorsa, partnerine -hiç hak etmediği halde- “Sen bir zavallısın” diyebilir. Aslında bunu yaparken kişi, kendi gerçekliğini net bir şekilde göremiyor ve kendisi hakkında hissettiği değersizlik hissini, partnerine yansıtıyordur. İlişkisine zarar verecek şekilde, kendisine yönelik hissettiği; öfke, hayal kırıklığı ve hüzün dolu çantasını bir anda partnerinin eline sıkıştırmıştır. Daha derin bir seviyede başkalarına duyulan güven eksikliği, ‘hayal kırıklığı toleransı’ ve esneklik geliştirmemiş, olgunlaşmamış bir egoyu temsil eder. Tabii ki, eğer sizi desteklemeyen ya da küçümseyen ebeveynlerle büyüdüyseniz, sizin için güvenmenin niçin bir sorun olduğunu anlamak çok kolaydır. Kendi duygularınız çocukken onaylanmadıysa, neden birine güvenesiniz ki? Daha çocukken alamadığınız bu temel duygudan yoksun kaldığınızda, başkalarının sizi hayal kırıklığına uğratmasını ve sözlerini tutmamasını beklemeniz doğaldır. Ebeveynleriniz - koşulsuz olarak bizi sevmesi gereken insanlar - bile size ihanet ettiyse, neden diğer insanlar da etmesin ki? Sürekli olarak reddedilmeyi beklemenin tehlikesi şudur; otomatik/yerleşik düşüncelerinizin başkalarından olumsuz tepkiler almayı garanti eden davranışlarınızı bilinçdışı beslemesi veya bu yıkıcı davranışlara neden olmasıdır. Böylelikle, tamamen yalnız kaldığınız “güvenli” alanınıza geri dönebilir, bu kadar sefil olduğu için toplumu suçlamaya devam edebilirsiniz. Öte yandan, iletişim ve ilişki kurmak için bağlar kurarız. İnsanlarla yakın ilişkinizi kestiğinizde, aslında en önemli ilişkinizin bağlarını -yani “kendinizle olan ilişkinizi”- kesersiniz. Kendine güven nasıl inşa edilir? 1. Tüm insanların, “iyi” ve “kötü” yanlardan oluştuğunu kabul edin. Başka bir deyişle, hepimizin kusurlu varlıklar olduğumuzu unutmayın. 2. Kendi karanlık, tatsız ve ilkel taraflarınızın farkına varıp onların varlığını kabul edin. Değiştirebileceklerinizi değiştirin, değiştiremediklerinizle barış imzalayın. 3. Hüsran, düşmanlık, reddetme, samimiyet, sevgi gibi güçlü ve yoğun duygulara, açık görüşlü ve hoşgörülü yaklaşın. 4. Zor duygularla baş edemediğiniz zamanlarda, onları dışa/başkalarına yansıtabildiğinizin bilincinde olun. 5. Geçmişte yaşadığınız ihanetleri geride bırakın. Sizi haksızlığa uğratanları ve ihanetlerini tekrar tekrar hatırlama ve bu olayların üzerinde durma dürtüsüne karşı direnin. Geçmiş deneyimlerinizin, şu anki sağlıklı ilişki(leri)nizi gölgelemelerine izin vermeyin. 6. Zamanı sağlıklı yönetin. Güven demek, anlık hazzın askıya alınması demektir. Birinden bir telefon, bir iş teklifi, bir iyilik veya bir cevap beklerken, sebepli/sebepsiz kesinti ve aksamlar olabileceğini unutmayın. Hemen, olumsuzu “varsaymak”, kendinizi hükmen yenik olarak konumlamak ve/veya panik moduna geçmek yerine, bu zaman aralığını olumlu geçirmenin ve zihninizi meşgul etmenin sağlıklı yollarını bulun. 7. Dünyanın temelde, güvenli bir yer olduğunu bilin ve insanların doğasındaki iyi niyeti fark edin. 8. Biri güveninize ihanet ettiğinde veya güveninizden taviz verdiğinde, rahatsız edici hisler olan öfke, reddedilme, acı ve belirsizlik duygularına aslında dayanabileceğinizi bilin. 9. Geçmişte başkalarına yaptığınız projeksiyonlarınız için, kendinizi bağışlayın. Hepimiz bu tuzağa bir zaman düştük. 10. Siz kendinizi anlamazsanız, başkalarının sizi “anlamayacağının” farkında olun. Ayrıca, başkalarının yansıtmalarıyla özdeşleşmekten de kaçının. Yansıtmalarla kendinizi tanımlamak, kendi algılarınıza, görüşlerinize, düşüncelerinize ve duygularınıza güvenme yeteneğinizi kaybetmeniz anlamına gelir. Kendi iç dünyanızı anlama yeteneğinden yoksun kalırsınız. Kendinize güvenebilmenin en önemli adımlarından biri, size zarar veren projeksiyonlara etkili sınırlar oluşturmaktır. Kim “karanlık” diye tanımladığı tarafıyla yüzleşmek ister ki? Ancak “ideal bir dünya”da, herkes! Kendinizle yüzleşmekten kaçınıyor, güven sorunlarınızı aşamıyor, bu yüzden ilişkilerinizde kendinizi güvensiz hissediyorsanız, terapistinizden yardım isteyin. Kendinizi daha iyi tanımak, sevdiklerinizle güçlü bağlar kurmak ve anlamlı ilişkiler deneyimlemeniz için gerekli desteği size sunacaktır. Unutmayın, sağlıklı ve anlamlı ilişkiler deneyimlemenin ilk adımı; istenmeyen duygularımızla başa çıkmayı ve onları başkalarına yansıtmamayı öğrenmektir. Johann Wolfgang von Goethe’nin dediği gibi: “Kendine güvenir güvenmez, nasıl yaşayacağını bileceksin.” Kaynak; 10 Steps to Restoring Trust in Relationships (Linda Esposito LCSW, Psychology Today) Çeviri: Yaşantı Psikoloji Kategori: İlişkiler Geri Dön