Koronavirüs Hakkında 7 Araştırma bulgusu Geçmiş krizlerde yapılan psikolojik araştırmalar, insanların koronavirüs hakkındaki günlük(bazen saatlik) değişen flaş haberler ile başa çıkmasına yardımcı olabilir. COVID-19 ile insanlar ve toplumlar, keşfedilmemiş topraklarda yol arıyorlar. Araştırmacılar, sağlık çalışanları ve halk sağlığı yetkilileri, bu olağan dışı sürece ayak uydurmak için mücadele ediyorlar. Bu yeni salgın birçok yönden benzersiz olsa da, literatürde, afet olaylarının psikolojik ve davranışsal sonuçları hakkında öğrenilmesi gereken önemli dersler vardır. Bu dersler şunları içerir: 1. Sosyal medya ve kaygı Sosyal medya, geleneksel medyaya kıyasla, kaygıyı daha fazla arttırabilir. 2016 yılında, Zika virüsünün ortaya çıkmasının ardından, Man-pui Sally Chan (Urbana-Champaign Illinois Üniversitesi'nde yardımcı Doçent) ve meslektaşları Amerika Birleşik Devletleri'nde hastalığın risk algısını araştırdı. Bu araştırmaya göre, insanlar sosyal medyada virüs hakkında okudukça, risk algılarının arttığı görüldü. Öte yandan, Zika hakkında geleneksel medyada yapılan bilgilendirme arttıkça, insanların korumacı davranışlarda bulunduğunu gördüler. Bu sebeple halk sağlığı kurumlarının, toplumda hızlı bir şekilde farkındalığı artırmak için sosyal medyadan yararlanması, ancak daha sonraki gelişmeleri ve güncellemeleri paylaşırken, kaosu önlemek amacıyla, geleneksel medya ile çalışmaları gerektiği önerilmektedir. Bununla birlikte, Oregon Üniversitesi psikolog Paul Slovic.'e göre; şu anki salgın hakkında, geleneksel medyada da sürekli biriken bilgi yığını, Zika'daki durumdan farklı ve bu haber hacmi, bir sorun olabilir. 2. Medyatik takip ve Zihinsel sağlık Medyatik bilgiye ve görüntüye maruz kalma miktarı da önemlidir. Herhangi bir türden çok fazla medya zihinsel sağlığı zayıflatabilir. Sağlık Psikolojisi'nde yayınlanacak olan bir makalede, Silver ve meslektaşları geçmiş halk sağlığı krizlerinde yapılan araştırmaları gözden geçiriyor ve medyanın var olan sıkıntıyı nasıl artırabileceğini açıklıyor. Örneğin 2013'teki Boston Maratonu bombalamalarından sonra, saldırının medyada yer almasına maruz kalma ile akut stres bozukluğu arasında, güçlü bir ilişki buldular. Bombalamaların medyada yer almasına çok fazla maruz kalanlar, doğrudan bombalamalara maruz kalan insanlara göre, daha şiddetli strese sahipti. (PNAS, Cilt 111, No. 1, 2014). Başka bir örnek, Afrika'daki 2014 Ebola krizi sırasında, Amerika'da medyada bir furya oldu. Silver ve meslektaşları, Ebola ile ilgili artan toplumsal endişenin, hem zihinsel sağlık sorunu öyküsü olan bireyler, hem de virüsle ilgili medya haberlerine çok maruz kalanlarla ilişkili olduğunu buldular. Ayrıca, bir yıl önce Boston Maratonu bombalamalarına akut stres bozukluğu gösteren insanların, Ebola hakkında daha endişeli olduklarını buldular. Amerika Birleşik Devletleri'nde çok düşük bulaşma riskine rağmen. (Thompson, R.R. ve diğerleri, Clinical Psychological Science, Cilt 5, No. 3, 2017). Bu veriler, geçmişteki felaketlerde sıkıntı yaşayan kişilerin, mevcut salgın sırasında, olumsuz psikolojik sonuçlar açısından yüksek risk altında olabileceklerini düşündürmektedir. Ayrıca, “Risk bilgileri tutarlı ve otoriteler tarafından bireylere iletildiğinde, insanlar bu bilgiyi öğrenir ve panik yapmadan bundan yararlanır. Ancak çok fazla medyatik bilgi, stres ve kaygı seviyesini daha da kötüleştirebilir. Mesajımız; salgın hakkında haberdar olmak için yetkili kaynakların takip edilmesi, ancak bu haberlere ayırdığınız vaktin miktarına da dikkat etmek gerekiyor.” diyor Silver. 3. Güvenilir bilgi ve risk algısı Carnegie Mellon Üniversitesi'nde doktora öğrencisi Psikolog Baruch Fischhoff ve meslektaşları, Batı Afrika'daki 2014 Ebola salgını sonrasında, ABD kamuoyunda bir anket yapmışlardır. Bu ankete göre; bilgi doğru ve etkili bir şekilde iletildiğinde çoğu insanın, riski değerlendirmesi oldukça iyi düzeyde kalıyor. (Risk Analysis, Cilt 38, No. 1, 2018). “İnsanların güvenilir kaynaklardan detaylı bilgi alırlarsa, iyi bilgilendirilmiş risk algıları geliştirebileceklerini gördük. Yetkililer halka salgın hakkında dürüst ve doğru bilgi vermelidirler. (Bu bilgi insanları endişelendirse bile)'' diyor Fischhoff. 4. Kontrol eksikliği ve stres "Psikolojik araştırmaların onlarca yıldır gösterdiği gibi, risk anlayışımız, duygularımız tarafından yönlendiriliyor. Riski, verilere ve istatistiki kanıtlara bakmaktan çok duygularımızla değerlendiriyoruz.” diyor Oregon Üniversitesi'den Psikolog Paul Slovic, PhD. Öfke kişinin risk algısını azaltabilirken, korku onu güçlendirir. Slovic'in araştırması, bazı faktörlerin korkuyu (ve tehlike algısını) arttırabileceğini ortaya çıkardı: Korkuyu artırabilen faktörler; Tehdidin yeni olması ve tanıdık olmaması. İnsanların, tehdit üzerindeki kontrol hissinin az olması. Hastalık ve ölüm hakkında endişe verici hikayelere maruz kalınması. Başka bir deyişle, Koronavirüs, insanların alarm zillerinin çalmasını sağlayan tüm önemli unsurlara sahip. Ancak bu, aşırı tepki verildiği anlamına gelmez. Slovic, “İtalya gibi ülkelerde gördüğümüz gibi, bu çok hızlı bir şekilde felaket olabilir, bu yüzden ciddiye almalıyız. Bu durumun nasıl devam edeceği belirsizken endişe etmek oldukça doğal.” diyor. 5. Hızlı stres yönetimi Stresi olabildiğince hızlı yönetmek, uzun vadeli sorunları önleyebilir. Kaliforniya Üniversitesi'nde Psikolog Dana Rose Garfin tarafından yapılan bir inceleme, travmatik bir olaydan sonraki haftalarda akut stres bozukluğu yaşayan insanların, uzun vadeli, olumsuz, zihinsel ve fiziksel sağlık sorunlarının oluşma olasılığının daha yüksek olduğunu ortaya çıkardı. Hem fiziksel sağlığın zayıflaması; artan ağrılar, sakatlıklar ve ölümcül rahatsızlıklar vb. hem de zihinsel sağlığın zayıflaması; artan depresyon, anksiyete ve psikiyatrik bozukluklar. (Journal of Psychosomatic Research, Cilt 112, No. 1, 2018). 6. Sağlık çalışanları ve stres Sağlık çalışanları, ihtiyaçlarını hatırlamalılar. 2003 yılındaki Şiddetli Akut Solunum Sendromu (SARS) salgını, sağlık çalışanlarının önemli derecede ve uzun süreli stres yaşadığı bildirildi. (Psikiyatrist Robert Maunder, Toronto Üniversitesi Sinai Hastanesi ve meslektaşları/Kanada Halk Sağlığı Dergisi, Cilt 99, No. 6, 2008). Bir hastalık salgınının ön saflarında görev yapan sağlık çalışanlarının, dayanıklılıklarını arttırmak için, sık sık stres değerlendirmesi yapmalarını ve stres ile baş etme yöntemlerini uygulamalarını tavsiye ettiler. 7. Karantinalar ve izolasyon Karantinalar ve izolasyon negatif sonuç olasılığını arttırabilir. Psikolog Samantha Brooks, PhD, Kings College London ve meslektaşları, karantinanın psikolojik etkileri (özellikle yetişkinler) hakkında yaptıkları araştırmanın hızlı bir neticesini yayınladılar (The Lancet, çevrimiçi yayınlandı, 2020). Karantinalar ve izolasyonun, travma sonrası stres belirtileri, kafa karışıklığı ve öfke gibi olumsuz psikolojik sonuçları olduğunu bildirdiler. Bu olumsuz psikolojik durumu en aza indirgemek için, yetkililere, karantinaları mümkün olduğunca kısa tutmaları, karantina protokolleri hakkında mantık dahilinde açık/net bilgi sağlamları ve tecrit edilen kişilerin kaynaklara yeterli erişimlerinin sağlanması gerektiğini önermektelerdir. Araştırma ayrıca, okullar kapandığında ve aileler evlerinde karantinaya alındığında ailelerin kendilerini nasıl destekleyecekleri konusunda bilgi veriyor. Çocukların, olumsuz zihinsel sağlık sorunları riskini azaltmak için bazı önerilerde bulunuyor: Çocuklar ve ebeveynler arasında yakın ve açık iletişim kurmak, Evde sağlıklı bir yaşam tarzını teşvik etmek, Ebeveyn ve çocukların gerginlik ve kaygı ile başa çıkmaları için çevrimiçi psikolog yardımı almak. Kaynakça; Seven crucial research findings that can help people deal with COVID-19(Kirsten Weir/ American Psychological Association) Çeviri: Yaşantı Psikoloji Kategori: Kişisel Gelişim Geri Dön